SANKO üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Güner Dağlı, Cumhuriyetin ilanının büyük bir fedakarlık ve yoğun çabalar sonucu gerçekleştiğini belirterek, “Gençlerimize her fırsatta sahip olduğumuz topraklara ve yönetim şeklimize ne güçlüklerle sahip olduğumuzu ve bunlara sahip çıkmanın önemini anlatmalıyız” dedi.
SANKO Üniversitesi Edebiyat Kulübü tarafından Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla düzenlenen ve sunuculuğunu Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü 2’nci Sınıf Öğrencisi Nida Zeliha Çiçek’in yaptığı program, saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı.
Toplantının açışında konuşan Prof. Dr. Dağlı da, Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde başlatılan İstiklal Savaşı öncesi ve sonrasında yaşananları anlattı, Cumhuriyetin ilanının önemi üzerinde durdu.
Büyük zorluklar sonrasında kazanılan İstiklal Savaşı sonrasında ilan edilen Cumhuriyetin Türkiye’nin özgür iradesinin ifadesi olduğunu kaydeden Prof. Dr. Dağlı, zorluklara karşın sağlanan başarının unutulmaması gerektiğine dikkat çekti.
Ortak Dersler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şahin A. Sırmalı da programda“Derneklerden Cumhuriyet’e” konulu bir sunum gerçekleştirdi.
Birinci Dünya Savaşı sonunda Osmanlı İmparatorluğu ile İtilaf Devletleri arasında 30 Ekim 1918 akşamı imzalanan Mondros Mütarekesi (Ateşkesi) ile Osmanlı İmparatorluğu’nun fiilen sona erdiğini vurgulayan Prof. Dr. Sırmalı, şunları söyledi:
“Mütareke, Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra kurulan Türkiye’nin çerçevesini çizen ilk uluslararası belge olarak önem taşır. Mîsâk-ı Millî (Millî Yemin) Beyannamesi’nin birinci maddesi, ‘30 Ekim 1918 tarihli anlaşmanın çizdiği hudutlar dâhilinde, dinen, ırkan ve emelen müttehit (birleşik) Osmanlı İslam ekseriyetiyle meskûn bulunan aksamın tamamı, fiilen ve hükmen gayrı kabil-i tecezzi bir küldür (bölünmez bir bütündür)’ifadeleriyle, Millî Mücadele’nin hedefi olan ulusal varlığı Mondros Mütarekesine gönderme yaparak tanımlar.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, vatanın geleceği için ya İngiltere himayesini ya Amerika mandasını istemek ya da bölgesel kurtuluş çarelerine yönelik çözümler yerine, egemenliğe dayanan, koşulsuz, bağımsız yeni bir Türk Devleti kurmanın en doğru karar olduğu düşüncesiyle hareket etti. Büyük Önder bu yüce milletin bağımsız olmadan yaşayamayacağını şu sözlerle dile getirmiştir: ‘Türk’ün onuru, gururu ve yeteneği çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir ulus esir yaşamaktansa yok olsun daha iyidir. O halde, ya bağımsızlık ya ölüm!”
“Müdafaa-i Hukuk, Türklerin ulus olarak bağımsız bir devlet kurup yaşamak hakkını, Birinci Dünya Savaşı’nın galip devletleri olan İngiltere, Fransa, İtalya,Yunanistan’a karşı eylemsel bir savaşın sonunda elde etmektir.
Müdafaa–i Hukuk Hareketi ulusaldır, ulusal hakların korunması için yapılan bir harekettir. Gerçekleştirme aracı bireyler değil, derneklerdir.
Bu dernekler, yereldir, yasaldır, il ve ilçelere kadar çok iyi örgütlenmişlerdir, bölgelerinde Türk ve Müslümanların çoğunlukta olduğunu kanıtlamak, Batılı ülkelerin himayesini almak, İstanbul’dan ayrı bir devlet kurmak amacındadırlar.”
İlk olarak Erzurum Kongresi’nde Doğu illerindeki Müdafaa–i Hukuk Cemiyetleri’nin birleştirilmesiyle oluşturulan Şarkî Anadolu Müdafaa–i Hukuk Cemiyeti’nin yönetim kurulu olan Heyet-i Temsiliye’ye değinen Prof. Dr. Sırmalı, sözlerini şöyle tamamladı:
“9 üyeliydi ve başkanı Mustafa Kemal Atatürk’tü. Sivas Kongresi’nde, yurt çapındaki tüm direniş örgütlerinin birleştirilmesiyle oluşturulan Anadolu ve Rumeli Müdafaa–i Hukuk Cemiyeti’nin yönetim kurulu oldu. Üye sayısını 16’yaçıkardı, başkanlığına Büyük Önder seçildi, yetki ve görevleri artırıldı.
Büyük Önder, tüm yazışmaları ‘Heyet–i Temsiliye Reisi’ olarak imzaladı. Heyet 27 Aralık 1919’da Ankara’ya taşındı, 23 Nisan 1923’te Türkiye Büyük Millet Meclisi açılana kadar geçici bir hükumet olarak çalıştı. TBMM’nin açılmasıyla görev ve yetkilerini Meclis’e devretti.”
Program, canlı müzik dinletisiyle sona erdi.